Bir Füze Doğu Akdenizdeki Herşeyi Değiştirebilir-1

 


Bilindiği gibi Türkiye, Doğu Akdeniz'de ciddi bir koalisyon ile karşı karşıyadır. Türkiye her ne kadar ciddi bir donanmaya sahip olsa dahi karşı blok işbirliklerini ve kordinasyonlarını arttırmak için bir çok tatbikat yapmaktadır. İttifakın küçük üyeleri olan Yunanistan,Mısır ve Rum birliğini bu tehditkar tutumlarında destekleyen en büyük etken ise Fransa ve İsrail'dir.

Fransa ve İsrail'in ise bu konuda ellerini güçlendiren en önemli konular ise Türk donanması'nın filo bazlı hava savunmasının çok zayıf olması ve konvansiyonel ve nükleer second strike (karşı saldırı kabiliyeti) olmamasıdır. Bu amaçla en güvendikleri konular ittifak üyelerinin savaş uçaklarının anti gemi kabiliyetleridir. 

En son 2. Dünya Savaşı Pasifik cephesinde anlaşılmıştır ki, savaş uçakları, denizaltılarla birlikte savaş gemilerinin en büyük düşmanlarıdır. 1982 Falkland Savaşı ise bu olguyu adeta tasdikler niteliktedir. Türkiye karşısındaki bloğun iki temel füze üzerine şekillenen gelişmiş anti gemi kabiliyeti düşmanın en tehditkar kuvvetlerinden birisidir. Keza Türk Donanması'nın en gelişmiş hava savunma füzesi 45-50 km menzilli SM-1MR füzeleridir.

Söz konusu yazımız aslında 2 kısımdır ve aslında iki füze üzerinde durulmaktadır. Bu yazımızda hava savunma kabiliyeti eksiği üzerinde durulacaktır. Bilindiği gibi Türk Donanmasında ilk planlama da hava savunma kabiliyetini Gabya Sınıfı gemiler sağlamaktadır. Ancak zamana yenik düşen bu gemilerin sahip olduğu Sm-1MR hava savunma füzeleri zamana yenik düşmekle birlikte rakip anti gemi füzelerine karşı etkinliğine güvenilemezdir.



Hakan Kılıç'ın ele aldığı bu listede görüldüğü üzere Türkiye, Doğu Akadenizde bir çok anti gemi tehlikesine maruz kalmakla birlikte bunlardan havadan atılanlar dışındakilere ciws+ kısa+ orta menzilli savunması ve anti gemi karşı saldırısı iyi seviyede olduğundan bir cevabı olabiliyor. Ancak bunlar uçakların taşıdığı anti gemi füzelerine karşı yeterli olmuyor. 



Uçaktan atılan anti gemi özellikli ancak sea skimming ve aktif radar güdümünden yoksun daha kolay def edilebilir seyir füzeleri bir kenara, diğer aktif radar güdümlü denize yakın uçan 60 km menzilli Gabriel, 70 km menzilli Exocet ve 110-120 km menzillerde Harpoon anti gemileri büyük tehdit oluşturuyor. Çünkü bu tarz füzeleri düşman envanterindeki neredeyse tüm uçaklardan atılabilmesi ve bunların sayıları ayrıca atan platformların sesten hızlı uçan ve yer değiştiren engellemesi zor platformlar olması ve gemilere satürasyon saldırısı yapabilmeye çok açık olmaları tehditkarlıklarının seviyesini tavan yaptırıyor.

Böyle bir tehdite karşı Türk Donanması 2 adet 8 gözlü vls'ye sahip Barbaros sınıfı, 16x vls'li (muhtemelen tactical modül) 2 adet Barbaros, 8 adet vls özelliğine sahip (muhtemelen tactical modül) ve mk-13'leri ile 4 adet gabya sınıfı ve sadece mk-13 atıcıları ile 4 adet gabya sınıfına sahip olsa da taşıdıkları füzelerin menzilleri 50 km'den öteye gidemiyor.



Türk gemilerine mevcut yabancı uzun menzilli füze eklenmek istediğinde vls sayıları yeterli sayıda Orta-Uzun menzilli füze taşımaktan uzaktadır. Milgem gibi gemilere de sonradan vls eklenmesinin zor olması, son olarakta İ sınıfının mevcut draftı ve gösterimlerde vls'lerinin dışarı taşmamasından dolayı muhtemelen self defence modüller olmasından dolayı mevcut şartlarda bu dezavantajı gidermek gayet zor görülüyor. Tek umut TF-2000 gemisinin de ilk gemisinin 2028'den önce gelemiyeceği yeterli sayılara çok sonraları sağlayabileceği durumun ciddiyetini arttırıyor.



Bu noktada Türk Donanmasının mevcut siyasi gerilimin doruk noktada olduğu da düşünülünce, hızlı ekonomik ve etkili bir çözüm gerekiyor ve fazla da bir seçenek yok gibi görünüyor. Ancak bu noktada tek bir özellik Türk Donanması'nı kurtarabilir. O da Türk Donanmasındaki gemilerin vls'lerinin QUADPACK KABİLİYETİ. Bilindiği gibi Türk Donanması'ndaki vls'ler belirli çapları aşmadıkları ve katlanır kanat kapasitesine sahip olmaları dahilinde tek gözde 4 adet atma kapasitesine sahiptir. 

Ancak mevcut uzun menzilli hava savunma sistemleri menzillerinin uzun olması ve farklı planlamalarla yapılmasından dolayı gerekli maksimum çap isterlerini aşmaktadır. Buna en yaklaşan füze Aster-30 olsa bile oda Slyver A-50 vls'lerine sığıp aynı zamanda 120 km'yi yakalamak için daha geniş bir booster kısmı kullandığından buna uygun değildir. O yüzden böyle bir atıcı için özel bir füze tasarlanmalıdır.


Böyle bir füzeyi geliştirmek için belki de en hızlı çözüm halihazırda bir hava-hava füzesini kara-hava füzesine dönüştürmektir. Bu Aster'den tutun amraam-er gibi füzelerin dahi kullandığı bir çözümdür. Özellikleri net olarak bilinmese dahi eski adıyla Bozdoğan yeni adıyla Gökdoğan füzesi bu iş için en hızlı çözümdür. Halihazırda zaten test amaçlı yerden atılan füzenin tam özellikleri net bilinmiyor. 65 km menzil (daha fazla olduğu söylendi.), Aktif radar güdüm (Başlık menzili tam olarak bilinmiyor ancak at-unut olduğu için 40-65 km olduğu düşünülüyor.)'e sahip olduğu bilinen füzenin boyu ve ağırlığı ise belli değildir. Ancak aynı menzil ve kabiliyet sınıfında olduğu Micar Rf 160mm, 3.1 metre ve 110 kg civarı olduğundan gökdoğanında bu değerlerde olduğu düşünülebilir.





  Ama tabi bununda belli kuralları ve kaideleri bulunmaktadır. ilk olarak füzenin menzili daha uzun olacağından ve füzenin artık at unut değilde belirli bir menzile kadar (en azından midcourse-yarı yola kadar) sadece rf-datalink ile ve daha sonra ins+rf datalink + aktif radar ile devam edeceğinden belki de daha güçlü bir rf datalink alıcısı ve bu yüzden füzenin güç kaynağının biraz daha büyümesi gerekebilir. Açıkcası ben gökdoğanın aktif radar arayıcı menzilinin mevcut at-unut teorisi bilmecesi, 280 km'lere çıkan aktif radar güdümlü atmaca füzesini yapmamız (aktif radar menzili yüksek olmasaydı karıştırılma ve etkinliği düşmesi pahasına bu kadar uzun menzillere çıkmak istenmezdi.) gibi nedenlerden dolayı 100-120 km'de yeterli buluyorum. 

Yine G-40'da da gökdoğan arayıcı başlığı olması ve 40 km'de çoklu atım ve at-unut olması başlık menzilinin en az 40 km olması demektir ki bu da güdüm anlamında en az aim-120 c-7 gibi bir füze kadar etkinliği olacağını gösterir. Ancak tabi ortaya çıkacak füzeden anti balistik kabiliyetinin beklenmemesi gerektiği bu iş için füzede terminal iir güdüm + pif-paf iticiler ve kv gerektiğinden ve bunların ana füzeyi ağırlaştırıp büyüteceğinden koyulamayacağının bilinmesi gerekmektedir ki zaten ana amaç düşman savaş uçaklarıdır. 




Tabi bir diğer önemli konu ise mevcut füzelerin güçlü bir 2. aşama booster'ı ile güçlendirilmesidir. Ancak bu booster'ın Quadpack özellikten taviz verilmemesi için 230-260 mm'den geniş olmaması lazımdır. Füzenin üreticisi Tübitak Sage bu iş için kendi Toros-230/260 roketlerinin yakıt ve motor kısmını kullanabilir. Özellikle Toros-230 roketi 197 kg harp başlığını 100 km'ye yollabilmektedir. Ancak tabi bu bir roket olduğundan ve yolun yarısını yükselerek  diğer yarısını da motor kapatıp serbest düşerek gittiğinden ve 100 km menzilli roketler 25-30 km irtifaya çıkabildiğinden dolayı söz konusu başlığı aslında 50 km menzil ve 25-30 km irtifaya götürebiliyor.

Daha önce gökdoğanların muhtemel kilosunun 110 kg civarı olabileceğinden bahsetmiştik. Daha uzun link altyapısı vb. şeylerden dolayı füzenin menzili birazcık artsa  bile bu booster füzeyi 25 km irtifaya ve 50 km menzilden daha ötesine Mach 2-3 ile taşıyabilecek bundan sonra da boosterdan ayrılıp tek başına tıpkı uçaktan atılmış gibi devam edecek olan füze en az 50-65 km gidecektir. (Füzenin asıl menzilinin daha fazla olması ve 1. aşamadaki ağırlık artışının tekrar füzeyi 50-65 km menzile düşüreceğini düşündüm). Ayrıca mevcut roket boosterlarının 2-2.5 metre olması ve gökdoğan boyunun 3 metre civarı olmasından dolayı her ne kadar yukarıdaki infografikte 6.8 metre olarak gösterilsede taktik bir modül bile olsalar boy olarakta sığabilirler. 



Tabi bu işin son halkası da yerde bulunacak radarlar, 16x vls'li 2 adet Barbaros Track II ve 8x vls'li ve Mk-13 atıcılı 4 Gabya'ya kolaylıkla uyum sağlayacak ihtimal dahilindeki füze Smart-s mk 2 ile birlikte kullanmak mümkündür.  Keza Fransızlar da Freem'lerde Smart-S mk2'den farkı olmayan Herakles radarları ile ve akr'ler ile bu füzeyi kullanmaktadır. Söz konusu 6 gemimiz gerek smart-s mk2'ye sahip olmaları, gerekse de genesis'e sahip olmaları ve vls kabiliyetleri ile gayet bu işe uygun gemilerdir. Ancak tabi gemilerin tespit ve takip kapasitesini arttırmak için bu füze konuşlandırmasıyla birlikte geminin uzun menzil taramasını smart-s mk2'ye emanet etmek için füze menzilindeki hava hedeflerini daha net izlemek için (bir nevi çafraddaki çfr görevinde) 100-120 km menzilli x band mar-d ve füze aydınlatması için aselsan akr-d serisi atış kontrol radarı eklenebilir. (Eğer mevcut atış kontrol radarları füzeyi güdemiyorsa)


Kısaca bu füzeyi 20-25 km irtifa ve 100-120 km gibi rakip donanmaların savaş uçaklarını tehdit edebilecek seviyeye getirmek mümkündür. Böylece ; 

16x vls'li 2 adet Barbaros Track II : 32x Uzun Menzilli HSS + 32x Essm + Ciws
8x vls'li ve Mk-13 atıcılı 4 Gabya ise : 32x Uzun Menzilli Hss + 32x Sm-1Mr (orta menzil amaçlı)+phalanx

Donanımı ile 6 adeti kolumuzu bile yormadan stop-gap hafif hava savunma gemisine dönüştürebiliriz. Envanterdeki 4 vls'siz gabya +4 Yavuz + 2 Barbaros ise filonun Genel maksat envanterini bir süre sürdürebilir ve Milgemlerle de denizaltı savunma harbi gemisi filosunu doldurabilir.  Bu şekilde her segmentte (asw-aaw-asuw) dengeli 4-5 arası filo çıkartabiliriz. Aynı zamanda bu özelliklere sahipken mevcut gemilerimizden yeni bir vls atıcıya, modernizeye ve yeni gemi yapım ve alımına gerek kalmadan bunu kısa bir zamanda sağlayabiliriz. 

Sonuç olarak bu yolda, Milgemlere vls kabiliyeti kazandırılıp onları Genel Maksat Fırkateyni olarak kullanıp Milgemden daha kısa ve hafif daha makul 6 adet denizaltı savunma harbi korvetlerini özel tersanelere sipariş edip (kabiliyete haizler örneğin dearsan) kısa zamanda 6 dsh/asw korvet , 12 genel maksat/asuw fırkateyni (4 Milgem, 4 İ sınıfı , 2 yavuz + 2 barbaros track I), 6 HSH/AAW fırkateyni (4x gabya + 2x Barbaros Track II)[Tf-2000'lerle değişecek.] 3-4 sene gibi bir dönemde öyle 8-12 tane İ sınıfı +4-7 arası Tf-2000'i beklemeden filoyu modernleştirebiliriz. 

Filolarımızı hava savunma gemilerinin koruması ve 2. yazıda bahsedeceğimiz kabiliyetle Doğu Akdeniz'deki müttefikler ve onların destekçilerinin en büyük güvenceleri sarsılacak ve muhtemel bir süpriz saldırının maliyetlerinin artmasının ve bunun fayda/zarar oranını tekrar düşüneceklerdir ve işler oldukça zora girecektir.


Yorumlar

  1. En mantıklı ve ekonomik çözüm gibi duruyor,bir an önce bu konunun halledilmesi gerekir,bunun yanında karadan denize uzun menzilli anti gemi sistemleri ile yeni denizaltıları hizmete almak gerek.Çevremiz sinsice silah yığınağı ile kuşatılıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Türkiye'nin bölgede hızlı bir çözüme ihtiyacı var ve oda bu gibi.

      Sil
  2. Bunun yanında Japonların huyubasa sınıfı güdümlü füzeli süratli hucumbotlari gibi su jeti ile donatılmış hucumbotlar imal edilip çoğaltılması,bu hem ucuz,hem de etkin bir çözüm gibi duruyor.Büyük gemiler hem maliyetli,hem inşası uzun sürüyor,ambargo da cabası,İngiltere'den veya Japonya'dan motor ve su jeti temini umarım mümkündür.Deniz vurucu gücümüz nitelik ve nicelik olarak eksik.

    YanıtlaSil
  3. Füzeler evet önemli fakat asıl önemli olan füzenin hedefe varabilme bekasıdır.Bugün gelişen teknolojiler sayesinde füzelerin bertaraf edilmeleri gün geçtikçe kolaylaşmaktadır.Eğer füzelerin bekasını artırır ve hedefe varabilmesi için gerekli olan donanımları ekleyebilirsek işte o zaman o füze stratejik öneme haiz olur .
    Bugün 1 gemiyi yok etmek için en az 10 füze atmanız gerekebilir fakat aynı gemiye beka kabiliyeti ve ateş gücü yüksek 1 adet füze atmanız sizin atmış olduğunuz 10 füzeden daha fazla verimli olur....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder